10 Ağustos 2021 Salı

Balıkçı ve Oğlu / Ömer Zülfü Livaneli

  

    Kitabın Adı: Balıkçı ve Oğlu

    Yazarı: Ömer Zülfü Livaneli

    Yayınevi: İnkılap Yayınevi

    Sayfa Sayısı: 140

    ''Yıllardır kafamda olan bir hikâye. Deniz romanı yazmak, balıkçı romanı yazmak hikâyesi ta çocukluğuma kadar gidiyor. Çünkü büyük bir Hemingway hayranı olarak ezberlemiştim ben o kitabı hatta onun da etkisiyle evden kaçmış, iki ay balıkçılık yapmışlığım var on dört yaşında, on beş yaşında iken. Dolayısıyla büyük bir tutkuydu. Böyle bir roman yazmak istiyordum...'' Zülfü Livaneli kendisiyle yapılan bir röportajda Balıkçı ve Oğlu'nu yazma hikâyesini bu sözlerle dile getiriyor. 

    Balıkçı ve Oğlu, Zülfü Livaneli'nin okuduğum ikinci kitabı, bundan önce Huzursuzluk romanını okumuştum ve kitap Ortadoğu'nun asırlardır kapanmayan yarasına parmak basıp bize burnumuzun dibinde olanları yeniden hatırlatması bakımından çok hoşuma gitmişti. Kitabı okuduktan sonra böylesine toplumsal bir sorunun aslında pek çok yazar tarafından işlenmediğini fark ettim ve yazarın yaptığı iş bir kez daha hoşuma gitti. Hemen hemen aynı hisleri bu kitap için de taşıyorum çünkü yazarımız yine toplumsal meselemiz hâline gelen bir kaç hususu gerçekten içimize işleyecek şekilde bizlere sunmuş. 

  Eserde, Ege köylüsü olan ve balıkçılık yaparak geçimlerini sağlayan Mustafa ve eşi Mesude'nin hayatları, Mustafa'nın denizde Afgan mülteci bir bebek bulması ile değişiyor. Kendi çocukları Deniz'i, balığa gittikleri bir gün çıkan fırtına sonrası aniden kaybeden bu çift için Afgan bebek, hiç beklenmeyen bir hediye oluyor. Hikâyenin bu kısımlarında yazar; annelik, babalık, evlat acısı duygularını yoğun olarak işliyor ama burada değinilen esas mesele mülteci meselesi...

    Mülteci meselesi, sürekli can yakan bir mesele olarak dipdiri karşımızda duran gerçeklerden birisi. Öyle ki daha çok yakın bir tarihte düzensiz göçmenleri taşıyan botun batması nedeniyle cansız bedeni sahile vuran Aylan bebeği unutabilenimiz var mı... Aylan bebek her ne kadar göçmenlerin sembolü hâline gelmiş olsa da aslında daha nice Aylan bebeklerin olduğunu da biliyoruz. 

    Yazarın işlediği tek konu mülteci meselesi değil, hikâyenin ağırlığı bu yöne olsa da kitap çok hacimli olmamasına rağmen yazarın sayfa aralarına sıkıştırdığı başka bir mesele daha var. Rant hırsıyla kıyılara saldıran büyük şirketlerin kurdukları yapay balık çiftlikleri ile hem orada senelerden beri balıkçılık yaparak geçimlerini sağlayan insanların düzeninin hem de ekolojik dengenin bozuluşuna kısa da olsa değinmeden geçmemesi yine benim hoşuma giden bölümlerden birisi oldu.

    Eser öyle çok hacimli bir kitap değil olaylar hızlı hızlı bir çırpıda yaşanıyor, yazar ne anlatacaksa bir solukta anlatıp bir kaç sayfada geçiveriyor. Bu yüzden de okurken bir roman okuyormuş gibi değil de sanki uzun bir hikâye okuyormuş gibi hissedilebiliyor. Ben bazı zamanlar kitap okumak istiyorum ama muhtemelen öncesinde okuduğum kitaptan yorulmuş oluyorum ve beni biraz dinlendirecek bir şeyler arıyorum. Okuyacağım kitap hem bana bir şeyler katsın hem de kolay okunsun istiyorum böyle zamanlarınız sizin de oluyorsa eğer bu kitabın tam da böyle zamanlarda okunacak bir kitap olduğunu düşünüyorum. Bence işlenen konu hoşunuza gidecek ve yorulmadan okuyacaksınız. Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar diliyorum.


Not: Bir sonraki kitabımız İhsan Oktay Anar'dan Amat ile en kısa zamanda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın...




1 Ağustos 2021 Pazar

Çavdar Tarlasında Çocuklar / J. D. Salinger

  
Kitabın Adı: Çavdar Tarlasında Çocuklar

Yazarı: J.D. Salinger

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Sayfa Sayısı: 198

    Bugün J. D. Salinger'in Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabıyla beraberiz. Bu kitap benim herkesden duyduğum, sürekli bir yerlerde gördüğüm, oldukça meşhur, çeşitli ödüller aldığını bildiğim bir kitaptı fakat aynı zamanda adından başka hiçbir şeyini bilmediğim içeriği hakkında zerre bilgi sahibi olmadığım ayrıca okuyan kimseden kitap hakkında olumlu bir yorum bir tavsiye de almadığım bir kitaptı bu yüzden okumayı düşündüğüm kitaplar arasında değildi. Yani kendim alıp da okuyacak olsam bu muhtemelen daha uzun bir zaman sonra olurdu ama kitap eşimde vardı 😊hazır elimin altındayken okuyayım dedim ve bu zamana kadar kitabı okuyup da bana tavsiye etmeyenlere inat kitabı okumamış olanlara tavsiye ediyorum.💪😃
    Kitabı okumaya ilk başladığımda benim de bir tuhafıma gitmedi desem yalan olur. Çünkü az önce de söylediğim gibi kitabın içeriği hakkında hiç bir bilgim yoktu ve adından dolayı ben bildiğiniz çavdar tarlalarında hoplayan zıplayan çocukların olduğu böyle organik ortamlarda geçen bir hikâye okuyacağım zannediyordum.🙈 Kitabın bu söylediğimle alakası yok.😂 Kitap benim beklediğim tarzda olmadığı gibi bir de çok açık saçık ifadeleri vardı ve bana göre fazla rahat bir kitaptı ama buna rağmen bu esneklikte yazılan diğer kitaplarla bir de tutamıyordum çünkü okurken yazarın bunu bir fantazi için değil de hakikaten bir şey anlatmaya çalıştığı için yazdığını hissediyordum. O yüzden kitabı sonuna kadar okuyup anlamlandırmak için daha da acele ettim. Öyle ki kitap bir tek bana açık saçık gelmemiş yazıldığı dönemde ABD yönetimine de böyle gelmiş ve ahlak dışı bir kitap olarak nitelendirilmiş ki kitap uzun yıllar yasaklı kitaplar arasında yerini almış. 
    Eser, başkarakterimiz Holden Caulfield'ın kendi ağzından anlatılıyor bu yüzden sanki günlük okuyor hissine de kapılabiliyorsunuz. Hikâyenin işleyişi hakkında bir şey yazmayacağım sadece Holden karakterinin derdinin ne olduğu hakkında daha doğrusu benim onun derdi olduğunu düşündüklerim hakkında yazacağım. Holden 16 yaşında ve kendisini bir türlü içerisinde bulunduğu çevre ile bağdaştıramayan bir çocuktur. Etrafındaki herkes, her şey ona samimiyetsiz ve yapay gelmektedir, insanların kendi istedikleri hayatı değil toplumun onlara dayattığı suni hayatı yaşadıklarını düşünmektedir ama yine de yaşadığı dünyanın bu olduğu gerçeğinin farkındadır ve bence buna uyum sağlamak için de bir süre çaba sarf etmektedir. Zaten kitabın açık saçık ve ahlak dışı diye nitelendirilen kısımları da onun bu uyum sağlamaya çalıştığı sürede karşımıza çıkıyor. Holden'a göre içki-sigara içiyorsanız, bakir değilseniz, insanlarla samimiyetsiz ilişkileriniz varsa, hissettiğinizden daha coşkulu yaşıyorsanız değer gördüğünüz bir toplumdasınızdır bu yüzden bir kaç günlük süre zarfında Holden'da bunları yapmaya çalışıyor ama kendisini o ana kadar içinde bulunduğu boşluktan daha da derinlerde bulunca psikolojisi iyice bozuluyor. 
    Kitap, hep ergenlik döneminden geçen çocukların yaşadıkları duygulara yer vermesi bakımından değerlendiriliyor bu bence de doğru, belki kişi bu duyguları ergenlikte daha yoğun yaşıyor olabilir ama bana sorarsanız bunun da ötesinde bir derdi vardı eserin. Yaşadığımız hayattaki değerleri sorgulatma her şeyden öte insan ilişkilerimizdeki samimiyeti gözden geçirmemiz gerektiğini hatırlatma çabası var yazarın. Bu yüzden her ne kadar okurken belki okumaktan rahatsız olacağımız şeylerle karşılaşıyor olsak da kesinlikle kıymet verilmesi  gereken bir eser olarak görüyorum. Eseri okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim.


Not: Bir sonraki kitabımız Ömer Zülfü Livaneli'nin Balıkçı ve Oğlu ile en kısa zamanda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın...





    
     

Yaşar Kemal /İnce Memed II

Kitabın Adı: İnce Memed II Yazarı: Yaşar Kemal Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları Sayfa Sayısı: 459      Uzun zamandır bloğumla ilgilenemedim. ...