Kitabın Adı: Puslu Kıtalar Atlası
Yazarı: İhsan Oktay Anar
Yayın Evi: İletişim Yayınları
Sayfa Sayısı: 238
Puslu Kıtalar Atlası İhsan Oktay Anar'ın yayınlanmış ilk romanıdır. Eser, ilk kez 1995'te İletişim Yayınları tarafından basılmış olup günümüze kadar tazeliğini korumayı başaran eserlerden birisi olmuştur.
Yazar, eserini gerçek dünya ile kurmaca dünya arasındaki sınırların kaldırıldığı edebiyatta üst kurmaca olarak adlandırılan bir teknikle kaleme almıştır. Eser, en genel tabirle felsefî roman diyebileceğimiz bir sınıflamaya tâbi tutulabilir bunun en büyük nedeni de şüphesiz yazarın aslında bir felsefeci olmasından kaynaklı. Nitekim yazarın bu kimliğini biliyor olmamız eseri bizim için daha anlaşılır kılmakta. Puslu Kıtalar Atlası kısa bir özetle açıklanması ve anlatılması zor bir eser fakat benim amacım da zaten kitabın özetini çıkarmak değil sizde kitaba dair merak uyandırmaya çalışacak bir kaç cümle yazabilmek.😉
Roman 17. yy. İstanbul'unda geçmektedir. Bütün hikâye korsan olan Arap İhsan'ın yeğeni Uzun İhsan Efendi'yi ziyaret etmesi ile başlar. Uzun İhsan Efendi'nin adını geçirmişken hemen burada şunu belirtmek istiyorum yazar kendisi ile Uzun İhsan Efendi arasında bir ilişki kurmuş daha doğrusu Uzun İhsan Efendi ile kendisini romana dahil etmiş böylece kurgudaki gerçekliği alt üst etmiş ve bir üst kurmaca yapmıştır.
Eserin karakter yelpazesi oldukça geniş olmakla beraber asıl hikâye genel olarak birkaç karakter etrafında şekillenmektedir. Bu karakterlerin en önemlileri Uzun İhsan Efendi ve onun oğlu Bünyamin'dir. Uzun İhsan Efendi bir dünya atlası hazırlamanın hayalini kuran ama dünyayı gezerek bunu yapmaya cesaret edemeyen birisi olduğu için bunu uykularında yapan karakterimiz. İçtiği yeşil uyku şurubu ile derin uykulara dalmakta bu sırada ruhu bedeninden ayrılıp dünyayı gezmekte ve kendisi uyandığı zaman gördüklerini bir deftere kaydederek hayalini kurduğu atlası hazırlamaktadır. Dayısı Arap İhsan'ın çevirisini yaptırmış olduğu bir kitabı okuduktan sonra gerçekliğin doğası üzerine düşünmeye başlar ve eser boyunca biz okuyuculara da aynı sorgulamayı yaptırır. Nitekim bahsini ettiğim bu kitap Descartes'in ''Yöntem Üzerine Konuşma'' isimli kitabıdır. Hepimizin Descartes'e ait olduğunu bildiğimiz ''Düşünüyorum öyleyse varım.'' teorisini başka bir düşünme biçimiyle ele alıp bizi de bu düşünce çarkının içine dahil etmeyi başarmıştır. Oğlu Bünyamin bir sebeple evden ayrılmak için babasından izin istediği zaman ona izin verir ve rehber olması için hazırlamış olduğu atlasını oğluna vererek ne zaman başı sıkışırsa bu atlasa bakmasını tembihler. Nitekim Bünyamin evden ayrıldıktan sonra yaşadığı olaylar karşında ona yol gösteren ve içinde bulunduğu zor durumlardan onu kurtaran hep bu atlas olmuştur. 17. yy.'ın İstanbul'unda yer yer dilenciler dünyasına yer yer meyhanelerin curcunasına dahil olduğumuz eser işte tam anlamıyla bu aşamadan sonra başlamakta ve bizi tarihî, felsefî, edebî ve bol eğlenceli bir yolculuğa çıkarmaktadır.
Ben bu yolculukta çok eğlendim sizlerin de aynı keyfî yaşamasını temenni ediyor ve yazıma burada son veriyorum umarım okuyan herkes için faydalı bir yazı olmuştur. Sağlıcaklakalın...
Not: Bir sonraki kitabımız Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile en kısa zamanda görüşmek dileğiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder