24 Temmuz 2021 Cumartesi

İnce Memed I / Yaşar Kemal

 

Kitabın Adı: İnce Memed I

Yazarı: Yaşar Kemal

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Sayfa Sayısı: 436

 Uzun zamandır merak ettiğim ve okumak istediğim bir kitaptı İnce Memed sonunda ilk kitabını okumak nasip oldu. Sırada 3 kitabı daha var ama ben hepsini peş peşe mi okurum yoksa araya başka bir kitap koyar mıyım şu anda bunu bilemiyorum. Buradan kitaptan sıkıldığım anlamı çıkmasın asla sıkılmadım hatta çok da severek okudum. Ben genel olarak uzun süre aynı şeyle meşgul olmayı sevmiyorum 🙈 
    İnce Memed Yaşar Kemal'in baş yapıtı olarak değerlendirilen eseri aynı zamanda ilk romanıdır. Eser dört ciltten oluşan bir roman serisidir. Serinin ilk kitabı 1955 yılında yayınlanmış geri kalan 3 kitap ise uzun bir zamana yayılarak yazılmış son kitabı 1987 yılında tamamlanmıştır. Eser Cumhuriyet'in ilk yıllarında Adana-Çukurova'da geçmektedir. Hemen burada şunu belirtmek istiyorum ki Yaşar Kemal 1923 yılında o zamanlar Adana'nın bir ilçesi olan Osmaniye'de dünyaya geldi. Yani yazarımız kendi yaşadığı toprakları anlatmaktadır. Genel olarak kitabı okumadan yazar hakkında bir araştırma yaparım ama bu sefer kitabı okuduktan sonra Yaşar Kemal'in hayatını okudum ve aslında yetiştiği coğrafyada gördüğü haksızlıkları dile getirmiş olduğunu gördüm. Yazar hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin ulaşabilecekleri pek çok kaynak mevcut ben araştırma yaparken bulduğum sayfalardan birisinin linkini buraya bırakıyorum. Dileyen bu sayfadan da fikir sahibi olabilir.


    Yaşar Kemal'in zaman zaman söyleşilerinde sarf ettiği cümlelerinden yazılarını tamamen halk için yazdığını eğer halkın bir derdi sıkıntısı varsa bunun mutlaka dile getirilmesinin gerekli olduğunu düşündüğünü anlıyoruz öyle ki bir söyleşisinde bunu şöyle ifade etmiştir. "Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. [...] Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum." 
    Eser bir isyanın öyküsüdür aslında. Ağalarının baskısından bunalmış halkın İnce Memed öncülüğünde mevcut düzene karşı çıkıp özgürlüklerini elde etmeye çalışma çabasıdır. Öykü, Adana'nın köylerinden biri olan Değirmenoluk'da geçmektedir. İnce Memed küçük yaşta babasını kaybetmiş bundan sonra babasının sürdüğü tarlayı sürmeye o devam etmiştir. Ama Değirmenoluk'la beraber dört köyün daha ağası olan Abdi Ağa köylüye zulmetmekte ve ürünlerinde büyük kısmına el koymaktadır. Köylü kışı zor bela geçirebilmektedir. Ahali hâlinden şikayetçidir fakat ağadan korktukları için kimse bu düzene dur diyememektedir. İnce Memed başına gelen bir dizi olaydan sonra daha fazla dayanamaz ve dağlara çıkıp eşkıya olur bundan sonra amacı bu ağalık düzenine bir son vermek ve herkesin hakkı olanı almasını sağlamaya çalışmaktır. İnce Memedin bu mücadelesinde köy halkını da onun yanında görmekteyiz. 
    İnce Memed bize haksızlıkla, zulümle mücadeleyi en güzel şekilde anlatan eserlerden birisi bence. Ayrıca yazıldığı üslup bakımından da çok yerel ve doğal bir eser bu da okunmasını hem kolay hem de eğlenceli kılan özelliklerinden birisi. 
    Türk Edebiyatı için oldukça değerli olan bu eserin kesinlikle okunması ve okunmasının tavsiye edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eseri okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim.

Not: Bir sonraki kitabımız J.D. Salinger'den Çavdar Tarlasında Çocuklar ile en kısa zamanda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın...



















6 Temmuz 2021 Salı

İki Şehrin Hikayesi / Charles Dickens

Kitabın Adı: İki Şehrin Hikâyesi

Yazarı: Charles Dickens

Yayınevi: İş Bankası Yayınları

Sayfa Sayısı: 508

    İki Şehrin Hikâyesi Charles Dickens'ın 1859 yılında gazetelerde tefrika edilmek üzere yazdığı ve konusu Fransız İhtilali sırasında Londra ve Paris'te geçen bir dizi olayı anlatan tarihî romanlarından bir tanesidir.

    Hazır Fransız İhtilali demişken kısa da olsa Fransız İhtilaline genel hatlarıyla değinmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Fransız İhtilali her ne kadar 1789 yılının Fransa'sında yaşanmış olsa da etkileri günümüze kadar süregelen ve tüm dünyayı tesiri altına alan tarihî olaylardan birisidir. Bu ihtilal bir halk ayaklanması şeklinde gerçekleşmiştir. İhtilalin sebeplerini bir çırpıda anlatabilmek ne yazık ki mümkün değil çünkü ihtilal bir anda ortaya çıkan bir durum olmamıştır. Yılların, belki yüzyılların getirdiği birikimlerin gün yüzüne çıkmasıdır aslında. Nitekim ihtilalin sebepleri hakkında bugün tarihçiler bile hâlâ bir uzlaşmaya varabilmiş değillerdir. Ama biz en genel hâliyle ve en önemlisi de kitabımızın çerçevesi içerisinde kalmaya dikkat ederek bu sebeplere bir göz atalım. 
    18. yy. Fransa'sında toplum soylular, din adamları ve halkın büyük kısmını oluşturan tabaka olmak üzere üç sınıfa ayrılıyordu. Soylular ve din adamları bazı ayrıcalıklara sahiplerdi ve bunların başında vergi ödemiyor olmaları geliyordu. Devletteki en önemli görevlere bu ayrıcalıklı sınıflar getiriliyordu bunlara ilaveten devletin önemli gelir kaynaklarının birçoğunu da tekellerinde bulunduruyorlardı. Yedi Yıl Savaşları ve Amerikan Bağımsızlık Savaşları sonrasında Fransız yönetimi oldukça borçlandı ve ekonomik durumunu düzeltebilmek adına birçok vergi getirdi. Ekonomik krizle birlikte gıda fiyatlarındaki artış da halkın belini büken diğer bir sebep oldu. Ağır vergi yükü altında ezilen ve en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanan halk, soylulara karşı büyük bir nefret beslemeye başladı. Ayrıca halk içerisinden ticaretle uğraşan kesim zaman içerisinde ekonomik bir güce ulaşmıştı fakat siyasî olarak herhangi bir güçleri bulunmamaktaydı. Bu yüzden  burjuva sınıfı olarak adlandırılan bu kesim soylularla eşit siyasî haklara sahip olma talebinde bulunuyorlardı ama tabii ki bu talepleri gözardı ediliyordu. Bir devletin asıl unsuru olan halkın yaşam koşulları, soylular ve kraliyet ailesinden oldukça farklı idi. Bir ülkede iki ayrı dünyayı yaşayan insanlar mevcuttu. Şehrin bir yanında çalışmaktan başka hiç bir şey yapacak durumları olmayan insanlar diğer yanında ise içecekleri suyu dahi uşaklarından isteyen bu olmayınca dertlenen bir aristokrasi yaşıyordu.  
 Yukarıda anlattıklarım ihtilal öncesi Fransa'nın uzaktan çekilmiş bir fotoğrafı sayılır aslında. Bu koşullarda yaşamaya daha fazla katlanmak istemeyen halk kitleler halinde hareket etmeye başlayınca kral askerî önlemler almaya çalışmış fakat bu durum halkı daha fazla galeyana getirmiş ve halk o dönemde hapishane olarak kullanılan Bastille Kalesi'ni basarak mahkumları serbest bırakmıştı ve olaylar bu saatten sonra kralın kontrolünden tamamen çıkmıştı.
İhtilalciler arasında görüş farklılıkları bulunuyordu kimisi rejimin demokratikleştirilmesini isterken kimisi rejimin tamamen ortadan kaldırılmasını istiyordu. Nitekim rejimin kaldırılmasını isteyen taraf baskın çıktı ve krallık yönetimine son verilerek Cumhuriyet ilan edildi. Bundan sonrası için Alice Harikalar Diyarı'nda gibi bir manzara ile karşılaşmayı bekliyorsanız ne yazık ki yanılıyorsunuz çünkü Cumhuriyet'in ilan edilmesi Fransa'daki karışıklıkları dindirmedi. İhtilale karşı ülkenin çeşitli yerlerinde çıkan isyanlar çok sert bir şekilde bastırıldı. Çok sayıda insan İhtilal Mahkemesi adı verilen ama asla mahkeme niteliklerini taşımayan kıyım  hanelerde yargılanarak giyotinlerde idam edildi. Bütün bunlardan sebep bu ihtilalin Kanlı İhtilal diye anılmasının nedenini daha iyi anlıyoruz ne yazık ki...
    İki Şehrin Hikâyesi'nde bu anlattıklarımın çok daha fazlasına şahit oluyoruz. Charles Dickens yazdığı muhteşem kurguyla bizi adeta İhtilal öncesi ve sonrası Fransa'sına götürüyor. Hikâye oldukça akıcı ve devamını merak etmemizi sağlayacak şekilde yazılmış, oldukça kalın bir kitap olmasına rağmen kendini bir çırpıda okutuyor. Eserin çevirisi birçok yayınevi tarafından yapılmış ben İş Bankası Yayınları'ndan okumayı tercih ettim. Sizler dilediğiniz yayınevinden okuyabilirsiniz tabii ki ama ben kitabı hâli hazırda okumuş birisi olarak bu yayını tavsiye ediyorum. 
    Kitabı okurken birçok duyguyu bir arada yaşıyoruz. En başta öfke... ki bu duyguyu ihtilal öncesinde soylulara karşı ihtilal sonrasında da mağdur oldukları gerekçesiyle ihtilali yapanlara karşı hissediyor olmamız oldukça traji komik bir durum. Öyle ki ihtilalden önce babaları, kocaları, kardeşleri öldürüldüğü için acı çeken kadınların ihtilal gerçekleştikten sonra aynı vahşeti sergilediklerini  görmek güce sahip olan insanoğlunun yapabileceklerinin sınırı olmadığını göstermeye yetip de artıyor.
Fedakarlık ve karşılıksız sevgi kitabın bana derinden hissettirdiği diğer duygular oldu. Sevgi söz konusu olduğu zaman genelde büyük büyük laflar etmeyi severiz. Ama gerçekten sevdiğimiz için yapabileceklerimiz sınırsız mıdır acaba?  İşte bu sorunun cevabını da bu kitapta bulabilmek mümkün. 
Bütün bunlara ilaveten yazarımız dostluk, evlat sevgisi, baba sevgisi gibi duyguları da içimize işlemekte çok başarılı olmuş gerçekten. Kitabı okuduğunuz zaman hislerime belki benden daha da  fazlasıyla ortak olacağınızdan eminim. 
    Eğer iyi yazılmış bir hikâye okumak isteyeniniz, derinliklerine doğru bir yolculuk yapıp da biraz duygusallaşmak isteyeniniz, tarihimizin gerçeklerinden birisi olan Fransız İhtilali hakkında bilgi sahibi olmak isteyeniniz varsa buyrun İki Şehrin Hikâyesi'ne. Şimdiden hepinize keyifli okumalar diliyorum. 

Not: Bir sonraki kitabımız Yaşar Kemal'in İnce Memed I'i ile en kısa zamanda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın...












Yaşar Kemal /İnce Memed II

Kitabın Adı: İnce Memed II Yazarı: Yaşar Kemal Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları Sayfa Sayısı: 459      Uzun zamandır bloğumla ilgilenemedim. ...